anlamsızlaşan sevdalar üşür.
Üşür denizin üstüne sırt üstü uzanan silüetin..
Karanlıkta bir sokak lambasının alevidir;
Bendeki, sen..
Sana senin kadar benziyen Kırlangıçlarda terk etmiştir limanları.
Hiç gidilmemiş bir yolun en keskin dönemecindeyim.
Bitsin derken artık her şey

Bitiremediklerinle;
Kendinle başbaşasındır...
Vursanda artık denizleri, simsiyah duvarına
Duvarın sensizdir.
Sen yoksunsundur, kendi kimliksizliğinden..!!!
Ve çürürken daha doğmamış çocukların ayak parmakları,
Gece bile küsmüştür...
Ve Gece Hiç bir karanlığın üstünü örtememenin sancısını çeker.
Bir yaprak daha dökülürken,
Suskun bir geminin terkedilmiş kamarasına
Üşürsün..
Bilirirm,
Dokunsam dersim gibi yanarsın
Yine de sevdalanrsın
Zap suyu kan kokarken
Hırcın bir kaya gibi
Amedden aşarsın kendini,
Mardine varmadan
Zaman vurur zamansızlığını,
Başka bir ihanetin, uğultusu kulaklarında çınlar..
Çınlar da,
Tüm yollar ihanetlerin başkentine çıkar...
Ve hala yastadır..
Yitirdiklerinin arkasından
Bakar, bakar, bakar...
Göremez asla kendini
Ateş küle sözünü
Sönerek vermiştir...!!!
Sönmüştür...
Ve sen hala yoksunsundur,
Kendi, kimliksizliğinden..
Tüm kimlikleri kirletilmiş,
Bir bahar havasında,
Vurup gecenin şafkına, Tüm şafakları katletmişsindir..
Hadi durma şimdi ağla...
Gökhan TUÇ
MARDİN-MART 2006