5 Eki 2008

DİLİMDE YASAK BİR İSİM; ZîNE

…Sonra şehirlerin ışık huzmeleri büyüdü.
Dilimde yasak bir isim, ZİNE…
Parçalanmış resimlerde maviler vuruldu.
Her mavide düştün ZİNE…
Çığlıklarla gelen, çığlar düştü şehrine. Haritalar bölündü. Her sınırda bir yanın vardı. Filistin’e düşen bombalar parçaladı göğün göğsünü, seni… Van’ı bürüyen beyaz karları makineler temizledi. Hani kar temizdi ZİNE. Temizlerken makinelerle çocukların düşlerini düşünemediler. Makinelerle Şivan’ın düşlerini kirlettiler. Ve sen şehirleri geçtin. Vedalar doğdu gecenin artakalanında. Sabaha, zaman yitip gitmişti… Tüm kapılarını kapamıştı bu şehir. Gitmeler yasaklanmıştı. Sevişmeler ve öpüşler, düşerdi sahildeki gemiler. Anılara yaslanan çocuklar düşerdi geçmişin üstüne. Dudaklardaki son kelime yasaklanmıştı ve bu şehir ZİNE ile birlikte tüm kapılarını umuda kapamıştı.

Seslenecek bir dam yoktu.
Eskitemediğimiz gök-
—yüzün vardı…
Birde hala kar kokan dağlar. Ama ayrılıklara gebeydi şehirler. Gitmelere…
Git
(tin…)
Kanatlarımda sızın kaldı ZİNE. Birde, kahvaltı salonlarında otlu peynir kokusu. Hani bir de gülüşün kaldı desem ayıp olmaz değil mi...?
Yoksun… Bir vedayı yazmak hangi kelimeyle başlar, hangi kelime bitirir…

Tüm gidişleri vursaydım da kırılsaydı kalemim, ya da kendi gidişimi harmanlasaydım da, yazmasaydım gidişleri.

Dağılmış, yatağına bir martının gözyaşları. Kız kulesi yorgun, kız kulesi kaderine küsen bir mabet, kimsesiz… Biliyorum şimdi Gülhane’nin ışıkları yanacak, haliçte düşecek güneş ve ben Karşıyaka vapurunu kaçırıcam ZİNE, bir hoşça kala zaman kalmadan... Büyütürken gidişleri, sen şehirleri geçeceksin. Bırak ne düşerse düşsün gözlerimin harman yerine. Git ZİNE bak yine kardelenler açtı. İhanetin prim yapmadığı kardelenler. Ve yazıyorum…

Ama yine de tüm gidişleri vursaydım da kırılsaydı kalemim, ya da kendi gidişimi harmanlasaydım da yazmasaydım gidişleri…

>GÖKHAN TUÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

hadi sen de yaz yaz yaz.. :)

[[spam yorumlardan kurtulmak için kelime doğrulama eklemek zorunda kaldık.]]