10 Eki 2008

YOLU YORDAMI YANLIZLIK OLANLARA

Kafamı kaldırıp şairlere bakıyorum şöyle
Misafirim oluyor birden Behçet Necatigil,
Penceremin kenarında uzaklara bakıyor Orhan Veli
Bir vapur geçiyor tenhalardan…

Sonra duvarımda mıh gibi işleyen Atilla İlhan’ın gözlerini görüyorum,
İki çift göz büyüyor gözlerinde…
Ölüyor birden, ruhu kan ağlıyor,
Bir aşkı bitirip çekip gidiyor, yüreğindeki çocuklarla Behramoğlu…

Bir kuşluk vakti; yalnızlığa yüzde yüz vurulmuş
Sabıkalanan şiirlerini, amansızca gözlerindeki alevle yakan Odabaşını görüyorum
Yılmaz yürüyor, geçmediğim sokaklardan...

Bakıyorum altıncı demli çayımı getiren çocuğun gözleri oluyor,
Aşık Veysel’in gözleri,
Gözlerinde Veysel’i görüyorum…

Kafamı kaldırıp dağlara bakıyorum, baharı getiriyor avuçlarında
Ahmed Arif…
Coğrafyaların terk edilmemiş kalıntıları arasında Aykan’ın
Kucaklayan bakışlarına gülümsüyorum…

Günü bıçak gibi kesen tren sesiyle uyanıyorum.
Garda Nazımı görüyorum,
Yitip giden aşklarına ağlıyor, sırtı bana dayalı.
Sonra binip gidiyor yalnızlığa,
Yasaklanmış ülkesinden,
Kızıla boyanmış gökyüzünde güneşi doğurmak için yola çıkıyor...!!!


Şairlerin en acemisini görüyorum sonra, şu bizim Gökhan‘ı
Oturmuş dört yol ağzında,
Kararsızlıkla iç içe girmiş beyninin damarlarını koparmaya çalışıyor,
Beceremiyor…
Sonra sarıp kaçak tütününü güneşin doğduğu yere gülümsüyor…

Nisan 2005—Mersin/Erdemli


>Gökhan TUÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

hadi sen de yaz yaz yaz.. :)

[[spam yorumlardan kurtulmak için kelime doğrulama eklemek zorunda kaldık.]]